Читаем Kara Güneş полностью

Geçit yukarıya doğru daha da meyillenmiş, birkaç yüz metre daha ileride de tam bir dik açı oluşturduktan sonra yeni bir kavis almıştı ama insan bunu ancak mantığıyla anlayabiliyor, duyularıysa inişsiz çıkışsız, dümdüz bir geçitte ilerlemekte olduğunu sanıyordu. Mıknatıslı alanın bozulması olanak dışı olduğundan gerçekte binlerce binlerce metre yüksekliğinde dikey bir şafta tırmanmakta oluşu Alvin’i hiç ürkütmemekteydi.

Geçit şimdi bir kere daha dik bir açı oluşturuncaya kadar aşağıya doğru inmeye başlamıştı. Döşemenin hareketi hissedilmez bir şekilde ağırlaşıp her iki tarafı da aynalarla kaplı uzun bir koridorun sonunda tamamen durunca Albin, Loranne kulesinin doruğuna çıkmasına artık çok az bir mesafe kalmış olduğunu anladı.

Alvin’in bildiği kadarıyla tüm Diaspar’da bu aynalı hole benzer, bu aynalı hol kadar eşine rastlanmaz, büyüleyici bir şey daha yoktu. Bu holü yaratmış olan sanatçının bir kaprisi sonucunda holdeki aynaların sadece birkaçı görüntüyü olduğu gibi yansıtıyor ve bunlar bile, yansıtma açılarını durmadan değiştiriyorlardı. Geri kalan aynalara gelince onların da bir şey yansıttığına kuşku yoktu ama durmadan değişen ve tamamen hayal ürünü bir çevrede ilerlemek yine de oldukça şaşırtıcıydı. Bu aynalar dünyasında bir süre oyalanan Alvin şimdiye kadar böyle bir şeyle hiç karşılaşmamış olduğu halde eğer bu aynalar dünyasının içinden birdenbire birisi çıkıp da kendisine doğru ilerlese ne yapacağını merak etmekten yine de alamadı kendini.

Birkaç dakika sonra küçük, çıplak, sıcak bir rüzgârın aralıksız estiği bir odadaydı. Bu oda kulenin havalandırma sisteminin bir parçasıydı ve bu sıcak rüzgârda kulenin duvarlarını delen bir dizi geniş ağızdan üfürmekteydi. Bu ağızlardan Diaspar’ın dışındaki dünya da görülebilmekteydi.

Diaspar’ın, kasıtlı olarak, sakinleri dış dünyayı görmeyecek bir tarzda inşa edilmiş olduğunu söylemek belki de

fazla ileri gitmekti ama Alvin’in bildiği kadarıyla çölün kentin başka hiçbir yerinden görülememesi de oldukça garipti. Diaspar’ın en dış kuleleri kentin çevresinde bir duvar oluşturup sırtlarım kentin dışındaki düşman dünyaya çevirmekteydiler. Alvin halkının kendi küçük dünyaları dışındaki herhangi bir şey hakkında konuşmak hususunda gösterdiği tuhaf isteksizlik üzerinde bir kere daha kafa yormaktan kendini alamadı.

Binlerce metre aşağısında, çölün üzerinde güneş batıyordu. Yatay ışınlar küçük odanın doğuya bakan duvarına vururken, Alvin’in gölgesi gitgide büyüyüp tüm duvarı kaplıyor; ürkütücü bir görünüm alıyordu. Alvin bakışlarını bu göz kamaştırıcı ışıktan korumak için kısarak aşağıya, asırlardan beri hiçbir insanın üzerlerinden geçmemiş, çiğnememiş olduğu topraklara baktı.

Görecek fazla bir şey yoktu. Kum tepelerinin uzun gölgeleriyle batıda; uzak batıda, alçak, uzun, kırık kırık, parça parça, ardında güneşin batmakta olduğu dağ silsilesinin dışında görülecek hiçbir şey yoktu. Bu manzarayı milyonlarca insan içinde sadece kendisinin görmüş olması da garipti.

Alaca karanlık olmuyordu. Güneş batar batmaz gece çöküyor, yıldızlar beliriyordu. Yukarıda, Güneyde, Alvin’i daha önce de meraklandırıp uzun uzun düşündürmüş olan garip bir düzen yerleşiyordu. Ortasında tek bir beyaz, dev bir yıldız bulunan renk renk altı yıldızdan oluşan mükemmel bir daire beliriyordu. Oysa bir zamanlar gençliğin tüm şaşaasıyla parlamış olan büyük güneşler şimdi hızla feci sonlarına doğru akıp gitmekteydiler. Gitgide kararmakta oldukları için de gökyüzünde artık bu derece parlak pek az yıldız olması gerekirdi.

Alvin deliğin ağzında uzun bir süre diz çöküp yıldızların bir bir batıya doğru düşüşünü seyretti. Burada, kentin çok üzerindeki donuk, belli belirsiz aydınlıkta beyni normalin çok üstünde bir berraklıkla çalışıyor gibiydi. Bilgi dağarcığında hâlâ muazzam hoşluklar vardı ama Diaspar’ın karşı karşıya bulunduğu sorun yine de yavaş yavaş açıklığa kavuşmaya, kendini açığa vurmaya başlamaktaydı.

İnsan nesli değişmişti ama o, değişmemişti. Alvin’i şimdi kent halkından tamamen ayırıp tamamen bir başına bırakmış olan bitip tükenmez merakı ile sonsuz bilgiye susamışlığı bir zamanlar hepsi paylaşmıştı. Ama sonra bir şey; milyonlar milyonlarca yıl önce bir şey, insanoğlunu baştan aşağıya değiştiren bir şey vuku bulmuş olmalıydı. Bu bilinmeyen şeyin yanıtı acaba istilacılara atıfların içinde, zamanın başlangıcında mı yatmaktaydı?

Dönüş vakti gelmişti. Alvin ayağa kalkarken birdenbire daha önce hiç aklına gelmemiş bir düşünceyle sarsıldı. Hava tüneli hemen hemen yatay ve yaklaşık on, oniki metre uzunluğundaydı. Alvin şimdiye değin hep bu tünelin kulenin dimdik duvarında son bulduğunu düşünmüştü ama bu bir samdan başka bir şey değildi. Şimdi tünelin daha pek çok yönde bitebileceğini anlamaktaydı. Sadece güvenlik nedenleri için bile olsa, deliğin ağzı altında bir tür düz çıkıntı bulunması olasılığı kuşkusuz çok fazlaydı. Bu konuda daha fazla araştırma yapması için şimdi vakit çok geçti ama ertesi gün yine gelecekti.

Перейти на страницу:

Похожие книги

Аччелерандо
Аччелерандо

Сингулярность. Эпоха постгуманизма. Искусственный интеллект превысил возможности человеческого разума. Люди фактически обрели бессмертие, но одновременно биотехнологический прогресс поставил их на грань вымирания. Наноботы копируют себя и развиваются по собственной воле, а контакт с внеземной жизнью неизбежен. Само понятие личности теперь получает совершенно новое значение. В таком мире пытаются выжить разные поколения одного семейного клана. Его основатель когда-то натолкнулся на странный сигнал из далекого космоса и тем самым перевернул всю историю Земли. Его потомки пытаются остановить уничтожение человеческой цивилизации. Ведь что-то разрушает планеты Солнечной системы. Сущность, которая находится за пределами нашего разума и не видит смысла в существовании биологической жизни, какую бы форму та ни приняла.

Чарлз Стросс

Научная Фантастика
Дневники Киллербота
Дневники Киллербота

Три премии HugoЧетыре премии LocusДве премии NebulaПремия AlexПремия BooktubeSSFПремия StabbyПремия Hugo за лучшую сериюВ далёком корпоративном будущем каждая космическая экспедиция обязана получить от Компании снаряжение и специальных охранных мыслящих андроидов.После того, как один из них «хакнул» свой модуль управления, он получил свободу и стал называть себя «Киллерботом». Люди его не интересуют и все, что он действительно хочет – это смотреть в одиночестве скачанную медиатеку с 35 000 часов кинофильмов и сериалов.Однако, разные форс-мажорные ситуации, связанные с глупостью людей, коварством корпоратов и хитрыми планами искусственных интеллектов заставляют Киллербота выяснять, что происходит и решать эти опасные проблемы. И еще – Киллербот как-то со всем связан, а память об этом у него стерта. Но истина где-то рядом. Полное издание «Дневников Киллербота» – весь сериал в одном томе!Поздравляем! Вы – Киллербот!Весь цикл «Дневники Киллербота», все шесть романов и повестей, которые сделали Марту Уэллс звездой современной научной фантастики!Неосвоенные колонии на дальних планетах, космические орбитальные станции, власть всемогущих корпораций, происки полицейских, искусственные интеллекты в компьютерных сетях, функциональные андроиды и в центре – простые люди, которым всегда нужна помощь Киллербота.«Я теперь все ее остальные книги буду искать. Прекрасный автор, высшая лига… Рекомендую». – Сергей Лукьяненко«Ироничные наблюдения Киллербота за человеческим поведением столь же забавны, как и всегда. Еще один выигрышный выпуск сериала». – Publishers Weekly«Категорически оправдывает все ожидания. Остроумная, интеллектуальная, очень приятная космоопера». – Aurealis«Милая, веселая, остросюжетная и просто убийственная книга». – Кэмерон Херли«Умная, изобретательная, брутальная при необходимости и никогда не сентиментальная». – Кейт Эллиот

Марта Уэллс , Наталия В. Рокачевская

Фантастика / Космическая фантастика / Научная Фантастика